Karaburun Yarımadası ( İzmir / Türkiye)

Antik çağlarda " Capo Calabemo " olarak anılan Karaburun, virajlı yollarıyla çoğunlukla bakir kalmış topraklara sahip doğa harikası olmasına istinaden ulaşım şartları yüzünden sürekli ertelediğim ve yeni haliyle baya bir ivme kazanmış güzel bir yarımada. Eğer kış zamanı ziyaret edecekseniz (bizim şuan yaptığımız gibi), mavi bayraklı sahillere ek görülecek çok yer, deneyimlenecek çok şey var diyebilirim. Hazırsanız başlayalım...



Günübirlik başlayan yarımada turumuz Çeşme otobanın Karaburun çıkışı üzerinden başladı. İzmir çevreyolu üzerinden otoban, Karaburun girişinden itibaren Karaburun'a kadar yol genişletme çalışmaları büyük ölçüde bitmiş, eski yol çok virajlıydı. Bu yeni yol daha iyi olmuş.

Karaburun üzeri ilk durağımız Balıklıova köyü oldu. Yaz kış rüzgarlı olduğu söylenen köyün un kurabiyesi meşhurdur, ayrıca tertemiz denizi ve balık restoranları ön plana çıkmaktadır.  Antik ismi Polikhne'dir ve geçmişi M.Ö. 4000'lere kadar ulaşır. Osmanlı zamanında Rum köyü olarak mübadele dönemine kadar etkinliğini sürdürmüş. Şuan ise yerli halk ve yazlıkçıların uğrak mekanı olmuş bir tatil merkezidir. Fiyatları daha uygun olduğundan bütçe dostu konaklama bulabilirsiniz. 





Karaburun'a Şubat zamanı gelirseniz Balıklıova'dan itibaren tüm yol boyunca enginarları bulabilirsiniz. 


Tertemiz turkuaz denizi , Mavi bayraklı plajları ile de ünlü Karaburun'un küçük bir merkezi var. Kışlık Karaburun gezimiz başlıyor...


 

Ege'nin otları meşhurdur. Yarımada boyunca 70'e yakın şifalı ot bulunmaktadır. Başlıcaları Sütleğen, yarpız, gelincik, kantaron, kapari, kekik, kenger, sığırotu, adaçayı bu otların başında gelmektedir. 

fotoğraf alıntıdır.

Ayrıca çiçek olarak da nergisleri meşhurdur buranın. Tarladan sonra 10-12 gün boyunca canlı kalabilen, kokusuyla fark yaratan bu çiçek Yunan ve Roma döneminde de Mimas adıyla anılır ve oldukça popülerdi.  Ayrıca efsaneye göre, Narkissos adıyla bir avcı yaşar. Ekho, orman tanrısı, bir gün onu görür ve ona aşık olur. Ancak Narkissos bu aşka karşılık vermez. Bunun üzerine Ekho bu aşkla eriyip gider. Buna sinirlenen aşk tanrıçası Afrodit de Narkissos'tan intikam almak ister ve onu kendine büyüleyerek aşık eder.  Narkissos su birikintilerinde sürekli kendini görmektedir ve aslında bu Afrodit'e karşı karşılıksız aşkın sembolüdür. Her kendini görüşte Ekho gibi Afrodit'ten aşkına karşılık bulamaz, o da Ekho gibi erir, yok olup gider. İşte Narkissos'un  eriyip yok olduğu yerde Nergis çiçeğinin yeşerdiği söylenir. 








Ayrıca hurma zeytini, acı peyniri (Kopanisti) almadan Karaburun'dan dönmeyin. 

Ayrıca köylülerin sunduğu binbir çeşit doğal meyve ve sebzeler Karaburun merkezde sizleri bekliyor. Bu listeye Limon ve köy yumurtası da ekleyebilirsiniz. 

Sinem Karaburun yarımadası turu boyunca 3 yerden enginar satın aldı ve uzmanlarından detaylar aldı.

Karaburun yarımadasının Yunan mitolojisinde de yer aldığını sıkça görmekteyiz. Odise de Rüzgarlı Mimas olarak geçen Mimas Dağı, bugün Bozdağ olarak adlandırdığımız dağdır.  

Burada mitolojik tanrılarla savaşan devlerin başında yer alan ve tanrı Zeus'u çok zorlayan Mimas isimli devin üzerine erimiş demir, bakır ve çelik dökülerek yok edildiği ve bir daha uyanmamak üzere bu dağın altına gömüldüğü hikayesi yatar. Zaten bu coğrafyada rüzgarında etkisiyle engin denizlere bakıp uzaklara daldıkça Mimas'ın bir yerlerde uyuduğunu hissedebiliyorsunuz. 




Karaburun yarımadası son derece bakir koyları ve temiz denizi ile dünyada 500 , ülkemizde de sadece 100 adet kalmış olan Monachus Monachus latince ismiyle bilinen ancak bizim Akdeniz Foku olarak bildiğimiz canlı dostlarımıza da ev sahipliği yapar. Kıyılarda birçok mağaranın bulunması fokların doğum mekanlarıdır. Yarımada aynı zamanda nesli tükenmekte olan Ada Martılarına da ev sahipliği yapmaktadır.  

Karaburun iskelede peşimi bırakmayan kedi

Bizim onlara vereceğimiz bir kap mama ve suyun karşılığında size verecekleri minnet duygusu inanın size hayatın ne kadar basit ve güzel olduğunun kendiliğinden ispatını sunacaktır. 

İnsanların en yakın dostları bence hayvanlar...

Karaburun'da aynı zamanda Büyük ada, Uzun Ada, Göyne ve Goni adaları mevcuttur. Bu adalarda yerleşim bulunmamaktadır. 

Son durak Ildırı köyüne doğru Karaburun yarımadası köyleri boyunca birçok köyden geçtik. Karaburun Köyleri: Anbarseki, Bozköy, Eğlenhoca, Hasseki, İnecik, Kösedere, Parlak, Saip, Salman, Sapıncık, Tepeboz ve Yaylaköy...





İşte yol boyunca denk geldiğimiz çoğu mübadele döneminde Rum'lar tarafından terkedilmiş Ege köylerinden kareler...

Karaburun merkeze yaklaşık 16 km uzakta 350 kişilik Sarpıncık köyünde mola verdik. Geçmişi 1800'lü yıllara dayanan köyde zeytincilik, tarım ve hayvancılık en önemli geçim kaynağı. Köyde bir pansiyon, bir adet eski cami, bir fırın ve fener bulunmakta. Köy dokusunu koruyan en önemli özelliği taş evlerin bulunması. 

Keşke son dönemde yapılan tüm camilerin bu köy camisi gibi ruhu olsa...
 Bu arada bu caminin kiliseden devşirme olduğunu düşünüyoruz. 

Evden getirdiğimiz köfte, ev yapımı yoğurt, zeytin yağı, makarna, pekmezli ev yapımı kek ve Türk çayı mönümüzdü. 

Aynı zamanda sokak köpekleri için yanımızda getirdiğimiz mamalardan çok aç olduğunu anladığımız bir kediyle de paylaştık. Mesela siz de yanınızda, arabanızda bu küçük dostlarımız için mama taşıyabilirsiniz. 

Henüz yaz dönemi ziyaret etme imkanımız olmadı ama koyları ve bükleriyle meşhur Parlak köyünden geçiyoruz. Özellikle Badem Bükünü, Karaburun'un Maldivleri olarak adlandırıyorlar, inşallah yaz dönemi buraya gittiğimizde bunu da paylaşacağım. Köy yemekleri ve lor tatlısıyla meşhur Parlak köyünden geçerken koyunlar yolumuzu kesiyor. 

Koyunlar bize hayran biz de onlara hayran...

Parlak Köyü

Meraklı gözlerle hala bize bakıyorlar, kim bu yabancılar diye... :)

Rota Eski Küçükbahçe

Küçükbahçe köyü 500 yıllık bir köy ve yamaçta kurulmuş taş evlerden oluşan çoğunluğu terk edilmiş evlerden oluşan bir yamaç köyü. 120 hanelik Küçükbahçe'nin mübadele döneminden sonra tekrardan bu sefer Türkler tarafından terk edilmesinin en önemli nedeni, ekonomik nedenler ve kıyılarda ekip biçilen tarım arazilerine uzaklığı...

Eski Küçük Bahçe Köyü

Ege'nin en el değmemiş köşelerinden olan Karaburun yarımadsında doğanın bakirliği, Ege denizi'nin güzelliği ressamların tuvallerine yansıtmak isteyeceği kadar güzel bir nitelikte göz doldurmakta.

 Yol boyunca mavinin ve yeşilin uyumu, kimi zaman sizi Fransız sahillerinde, kimi zaman Kuzey Afrika sahillerinde ve kimi zaman Datça gibi güney Ege merkezlerimizi andırıyor. 

Özel koruma kapsamında olan çoğu yeri sit alanı olarak literatürde yer alan bu güzellikler İzmir'imizin ne kadar şanslı bir coğrafyaya sahip olduğunu gösteriyor. Eğer İzmir'li olup ta yolunuz buralara düşmemiş ise günübirlik kesinlikle görmenizi tavsiye ederim. Eğer İzmirli değilseniz, bölgede birçok pansiyon ve otelde kalabilirsiniz, buranın tadını çıkarmak için minimum 5 gün buraya ayırmalısınız.

Lütfen etrafa plastik pet şişe atmayalım, çekirdek kabuklarını, bira şişelerini arabamızda geri taşıyalım, çöpe atalım, bölge çok bakir ve kirlenmesin, kirletenleri de uyaralım. 

Oksijen oranı yüksek olan bu bölgede, uzun süre kalırsanız baş ağrınız olabilir.  Nedeni temiz havadan :)

Hava o kadar temizdir ki, antik dönem efsanelerinden Aelianus'tan alınan bir kaynakta, bu bölgede doğan keçilerin altı ay su içmedikleri, bu süre boyunca yaptıkları tek şeyin ağızları açık olarak denize doğru baktıkları ve oradan esen meltemleri teneffüs ettikleri yazar. 

Karaburun sizi bekliyor...

ILDIRI KÖYÜ SEYAHAT NOTLARIMA DA BAKTINIZ MI?

Tüm fotoğraflar (alıntılananlar dışında) Sinem Coşğun'a ve bana aittir. 
 

sevgiyle kalın,
volkan coşğun 2018 - izmir